Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, orta vadeli programdaki (OVP) uyumsuzluklara dikkat çekerek “Yüzde 4-4.5’luk büyüme hedefi var. Hem böyle bir büyüme hem de yüksek enflasyonla mücadele mümkün olmaz. Programda ithalatın artış hızı ihracatın altında kalıyor. Mevcut haliyle böyle bir şey olması mümkün değil. Çünkü Türkiye sanayisi hammade ve enerjide dışarıya bağımlı” diye konuştu.
İş dünyası örgütlerinin içerideki yüksek faiz, enflasyon, durgunluk ortamına ilaveten dış dünyadan gelen tehditleri göremediğine işaret eden Adnan Dalgakıran ile yeni OVP ve makine sektörünü konuştuk.
OVP’yi iş dünyası açısından nasıl değerlendiriyorsunuz, tatmin edici geldi mi?
Pek çok OVP gördük şimdiye kadar. Ne kadarı hedefe ulaşmış bakmak gerekiyor. Sorunlar varken bunları acı reçete olmadan çözmek mümkün olmuyor. Bugüne kadar ekonomide meydana getirdiğimiz hasarları gidermek için bir takım bedeller ödemek zorunda kalıyor bu toplum.
OVP’de dikkatimi çeken şey şu; yüzde 4-4.5’luk büyüme hedefi var. Hem böyle bir büyüme hem de yüksek enflasyonla mücadele mümkün olur mu, ki ben böyle bir modelleme bilmiyorum. Programda ithalatın artış hızı ihracatın altında kalıyor. Bu nasıl olacak bilmiyorum. Mevcut haliyle böyle bir şey olması mümkün değil. Çünkü üretim ve ara malda, enerjide dışarıya bağımlıyız. Hem enflasyonu hem ithalatı düşürmemiz mümkün değil. Yüzde 4.5’lik büyümeyle bu olmaz. Şu anda ekonomik olarak da iyi durumda değiliz.
ÇİN AKINI VAR
Peki makine sektörü ne durumda?
Makine ihracatı Türkiye’nin ihracat büyümesinden daha hızlı bir büyüme kat ediyor. Sektör küçük küçük işletmelerden oluşuyor. Karşımızda ciddi ve inanılmaz bir Çin akını var. Her alanda korkunç bir Çin malları rekabeti var. Böyle bir ortama Türk sanayicisi olarak çok fireler veririz. Çok ciddi koruma duvarları oluşturulmaya çalışılıyor. Bu da ticaretin globalleşmesinin ağır yara almasına neden olacak.
Bahsettiğiniz fireler ne zaman verilir?
Gelecek 10 yılda bu gerçekleşecek. Her yıl artan şekilde bu baskıyı hissedeceğiz. Çin Avrupa’da ciddi şirket satın almaları yapıyor. Çin şu anda Türkiye’yi sadece mal satmak olarak görüyor ya da kamu ihalelerine girmeye çalışıyor.
Finansmana ulaşım konusunda sıkıntılar sürüyor mu?
Şu anda kredi muslukları açılıyor ama artık faizler yüksek. Bu faizlerle iş yapmak oldukça zor. Almanya’daki rakibimiz yüzde 4 faizle borçlanırken, bizim üreticimiz yüzde 40-50 faizle kredi kullanıyor. Çin’deki yüzde 3 ile borçlanıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. O nedenle Türkiye’nin ivedilikle enflasyonu aşağıya çekmesi ve finansmana ulaşımı kolaylaştırması gerekiyor.
Türkiye yakın geçmişte kaynaklarını 20 yıl vadeli konuta yönlendirdi. Bu vadelerde krediler sanayi sektörüne tahsis edilseydi şimdi Türkiye ekonomisi bambaşka yerde olurdu. Şimdi bunun faturasını hep beraber ödemek durumundayız. Faiz oranları düşükken de kimse krediye ulaşamıyordu.
MAKİNEDE SİPARİŞLER DÜŞÜYOR
Yurtiçinde eğer makine satışları yüksekse demek ki ekonomide çarklar dönüyordur. Nasıl şu an satışlar?
İç pazarda makine sektöründe siparişler düşüyor. İhracattaki durumu korumaya çalışıyoruz. İhracatımızın yüzde 50’den fazlası Avrupa pazarına. Orada da bir miktar düşme ihtimali var. İç piyasada faizlerin yüksek seviyeye ulaşmasıyla daha durağan bir süreç göreceğiz.
Şu an firmalardan gelen en yoğun şikâyetler neyle ilgili?
Finansman ve Çin. Fason üretimler yapıyoruz. Kâr marjlarımız da düşük. Dövizin değeri enflasyonun altında kalınca içerideki girdi maliyetleri artıyor. Bu durum ihracatçıyı para kazanamaz hale getiriyor.
TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLLER
Sosyal medya hesabınızda “İş dünyası ayakta uyuyor” dediniz, uyarınız neye? İş dünyası neyi fark etmiyor?
Benim eleştirim iş dünyası örgütlerine. Ciddi kaynakları olan iş dünyası örgütleri var. Etraflarında toplumsal bir güvenirlik oluşturamıyorlar. Kurumların kendi stratejileri yok. Sürekli orta yolu bulmak için çalışıyorlar. Oysa Türkiye’nin bir dönüşüme ihtiyacı var. Sadece mevcut durumlarının sürdürülebilirliği üzerine kurulu bir sistemle çalışıyorlar. Şirketlerimiz verimli değil. Entelektüel bir sermaye oluşmuyor. İş dünyası örgütleri havanda su dövüyor. Yaklaşan hatta burnunun dibine gelen hiçbir tehlikeyi göremiyor. İçerideki yüksek faiz, enflasyon, durgunluk ortamına ilaveten dış dünyadan gelen tehditleri ya göremiyor ya da görmek istemiyor. En büyük tehdit ölçek ekonomisinin rüzgârını da arkasına almış Çin endüstrisi. 10 yıl içerisinde bu ekonomi ile baş edebilecek çok az sanayicimiz kalır. Dünya kendi nüfusunu nasıl çok daha nitelikli hale getirebileceğini konuşurken biz okumuş vasıfsız yetiştiren sistemimizi yenileyemiyoruz. Yetişmiş nitelikli çalışanlarımızı yurtdışına kaptırıyoruz. Kimse şu tehlikeyi görmüyor; nitelikli çalışanı yurdışına kaptırırsak tamamen ucuz işgücüne dayalı belli bir milli gelir seviyesinde çakılır kalırız.
Sektörünüz için gelecek dönemde gördüğünüz ana riskler hangileri?
En büyük risk Çin. Türkiye yakın zamanda Çin’e karşı kendini korumak için daha fazla gümrük duvarı örecektir. Şu noktada sonra bizim kendi imkânlarımızla
yeni yatırım yapma şansımız yok. Artık daha fazla Uzakdoğulu yatırımcıyı Türkiye’ye çekmek gerekiyor. Artık ölçek ekonomilerde büyük şirketler daha avantajlı hale geliyor. Şirketlerin büyümesi birleşmesi gerekiyor. Yoksa ileriye taşıyamayız başarılı olamayız. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin canı çok yanacak.
PLAN YAPMAK ZOR
Sizin sektörde kaç işletme var?
22 bin civarında işletme var. Almanya’da 300 milyar dolarlık makine ihracatını 6 bin firma yapıyor. Bu yıl bizde 27-28 milyar ihracat yaparız diyoruz bu ihracatı ise 12-13 bin firma yapıyor. Biz sorunlu olan yere hiç bakmıyoruz ya da sorunu küçük pansumanlarla küçük iyileştirmelerle çözme yoluna gidiyoruz. Sektörde 250 bin civarında kişi çalışıyor. Firmaların sermaye yapıları zayıf. Eğitim sisteminden başlayarak değiştirmek gerekiyor.
Kur, enflasyon öngörüleriniz neler, kurun geldiği seviye ihracatçıyı memnun ediyor mu?
Gelecek yıllarla ilgili öngörülerinde bulunmak plan yapmak kolay iş değil. Öngörüler artık 15 güne kadar iniyor. Halbuki ekonomi güven üzerine kurulu ve gelecek 5-10 yılda ne olacak öngörmek gerekiyor. Şu anda deneyimli bir ekonomi ekonomi yönetimi var ama yine de gitarın telleri aynı akorda sahip olmalı.