Uluslararası Şeffaflık Derneği Kurucu Başkanı E. Oya Özarslan, yolsuzluk endeksinde 2013 yılında 180 ülke arasında 53’üncü sırada yer alan Türkiye’nin bugün 101’inci sıraya gerilediğine dikkat çekerek, “Türkiye yolsuzlukta hiç bu kadar gerilememişti.” Dünyanın gerileyen ülkesi açısından umarım daha da aşağıya düşmeyiz.” .
Oya Özarslan’la Türkiye’deki yolsuzlukları konuştuk.
2023 yılının sonuna geldik. Yolsuzluk endeksinde Türkiye nerede, karne nasıl burada?
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün her yıl düzenlediği yolsuzluk algılama endeksinde Türkiye, 180 ülke arasında 36 puanla 101’inci sırada yer aldı. Endekste puanı 50’nin altında olan ülkelerin yolsuzluğun yaygın olduğu kabul ediliyor. 2013 yılında 180 ülke arasında 53’üncü sırada yer alan ülkemiz, bugün 101’inci sıraya gerileyerek 53 sıra kaybetti. Dünyadaki gerileme açısından Türkiye hiçbir zaman bu kadar düşmedi, umarım daha da aşağıya düşmeyiz.
TOPLU BİR SUÇ
6 Şubat depreminde gördük ki maalesef ölümlerin büyük bir kısmı yapılardaki düzensizliklerden kaynaklanıyor. Bu süreci yolsuzluk açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
6 Şubat depremi yolsuzluğun insan hayatını nasıl tehdit edebileceğinin çok acı bir örneğidir. Bilimsel kriterler olmadan hazırlanan ve çoğu zaman çıkar gruplarına hizmet edecek şekilde değiştirilen imar planları, yetersiz denetlenen binalar, hırsız müteahhitler, kirli işlerin hakim olduğu, göz yuman, her türlü izin ve ruhsatı veren belediyeler.
Cezasızlık hakimiyetindeki mahkeme dosyaları, sivil toplumu dinlemeden ısrarla yürütülen büyük(!) imzalı projeler, Hatay havalimanı örneğinde gördüğümüz gibi, yıkım kararı olan ama uygulamayan binalara göz yuman yetkililer ve içeridekilerin mezarlarına dönüştü. Depreme karşı gerekli önlemleri almayan, bütçedeki parayı depremin önemini anlatmak için kullanmayan siyasetçiler. Kolektif, çok taraflı, çok faktörlü, çok denklemli bir suçtur.
Depremden sonra açıklanan ihaleleri şeffaf buluyor musunuz?
Deprem sonrası alımlarda Kamu İhale Kanununun 21 B maddesi uygulanır. Bu, pazarlık usulü ihale sistemi ve bazı firmaların dediği kamu idaresi tarafından açılan ihaleler anlamına geliyor, bu nedenle açık ve şeffaf bir ihale sistemi yok, yaygın ve şeffaf bilgiye de sahip değiliz. Pazarlık usulü ihale sisteminde bu ihalelerden her firma haberdar olamamakta ve belirli kurumlara davetiye gönderildiğinden, ihaleyi kazananların isimleri ancak ihale süreci sonunda açıklanmaktadır. Birçok kamu deprem ihalesinde parti bağlılığının rol oynadığını, ihalelerin tanıdıklara ve aile bireylerine verildiğini görüyoruz.
GÜZELLİK SALONLARI İNCELENMELİ
Özellikle Dilan Polat vakasında yolsuzluk ve kara para aklamanın daha da yaygınlaştığını gördük.
Bu olay tam olarak doğru soruşturma ve soruşturma meselesiyle ilgilidir. Söz konusu olaya kamuoyunda artan tepkinin ardından soruşturma başlatıldığını gördük. Karapara aklama suçu genel olarak bir takım incelikli ve karmaşık yöntemlerle işlenmekte olup, bu suçun tespiti ve tespiti üst düzey teknik araştırmayı gerektirecek niteliktedir. Ancak ticari işlemler, özellikle çok sayıda nakit işlemi içerenler yüksek riskli alanlardır ve güzellik salonları, turizm gibi yerlerin risk analizine dahil edilerek dikkatle incelenmesi gereken alanlar arasında yer aldığı açıktır. Son yıllarda teknolojinin kara para aklamaya da yardımcı olduğunu görüyoruz. Kara para aklamada mail order ve kripto para gibi yöntemlerin çok etkili olduğu bir sisteme doğru ilerliyoruz, bu nedenle soruşturmaların çok iyi yapılması gerekiyor.
Defalarca yaratılan varoluş huzuru, paranın kaynağının nereden geldiğini bilmediğimiz, kirli işler yapmak isteyenlerin el üstünde tuttuğu bulanık bir atmosfer yaratıyor. Bu da Türkiye’nin riskini artıran alanlardan biri.
Türkiye’de yolsuzlukla mücadele için mevzuat yeterli mi?
Türkiye’de yolsuzluğu cezalandırmaya yönelik yasal düzenlemeler fazlasıyla yeterli. Ancak kanunların uygulanmasında ciddi eksiklikler var. Son yıllarda hangi yolsuzluk skandallarının sonuçlandığını ve aslında kimlerin cezalandırıldığını hatırlayalım, çok fazla yargılama ve ceza olmadı. Burada cezasızlık çok kritik bir rol oynuyor ve siyasi iktidarların titizlikle uyguladığı bürokratik ve siyasi dokunulmazlıklar sayesinde yolsuzluğun cezalandırılmayacağı düşüncesi yaygınlaşıyor. Ayrıca siyasetçilerin ve üst düzey kamu görevlilerinin faaliyetlerinin kamuya açıklanması ve siyasetin finansmanının şeffaflığı konusunda da ciddi eksikliklerimiz var.
CEZASIZ KALDI
Türkiye en çok hangi kurumlarda yolsuzluk yapıyor?
“Türkiye’de yolsuzluk neden nerede?” başlıklı raporumuzda bu konuyu araştırdık. Yolsuzluğun yayılma nedenleri arasında yüzde 80 ile “yolsuzluğun cezasız kalması”, yüzde 80 ile “ihale sistemleri” ve yüzde 77 ile “kamu kurumlarında şeffaflık ve hesap verebilirliğin olmaması” gibi faktörler ilk sırayı alıyor. Toplumun büyük çoğunluğu (%82) siyasi partilerin yolsuzluğa bulaştığını düşünüyor. Bunu yerel yönetimler, kamu kurumları ve medya takip ediyor. Kamu kurumları sorulduğunda ise şirketlerin yüzde 57’si gümrük ve dış ticaret, yüzde 53’ü vergi daireleri, yüzde 53’ü ise ruhsat ve imar işlemlerini yürüten kurumları kamuda en çok yolsuzluk yapılan alanlar olarak belirtiyor. sektör. Bunu yüzde 47 ile tapu daireleri, yüzde 44 ile yargı, yüzde 43 ile hazine ve para politikaları ve yüzde 40 ile eğitim takip ediyor.
Toplumun yüzde 85’i satın alma işlemlerini en yolsuzluk işlemi olarak değerlendirirken, yüzde 83’ü gümrük prosedürlerini, yüzde 82’si ise imar ve ruhsat işlemlerini takip ediyor.
VAKALARIN ARTMASI GEREKİYOR
Türkiye’de yolsuzluktan kaynaklanan ekonomik kayıp ne kadar?
Gayri safi milli hasılanın yüzde 5’i üzerinden bir hesaplama var. Türkiye’de her yıl yaklaşık 5 milyar doların yolsuzluğa harcandığını söyleyebiliriz. Kaynaklar kirli insanların cebine gönderiliyor.
Eğer Türkiye kara para aklamayla ilgili gri listeden çıkarılsaydı bu gerçekten bir zafer olur muydu?
FATF raporundaki bazı yasal boşlukların doldurulması elbette olumlu bir gelişme ama bunların uygulamaya yansıması çok daha önemli. Unutulmamalıdır ki, FATF’ın 2019 yılında Türkiye’yi gri listeye alma kararında en önemli not, Türkiye’nin kara para aklama suçuna ilişkin yeterli, eksiksiz ve kapsamlı soruşturmalar yapmamış olmasıdır. Türkiye’nin gri listeden çıkarılabilmesi için ülkemizde kara para aklamayla ilgili vakaların artması, daha karmaşık soruşturmaların yapılması ve özellikle terörle ilgili olanlara odaklanılması gerekiyor.